Cemgazi Yoldaş
Fahrettin Koca belki de Türkiye’nin en tanınan Sağlık Bakanı’ydı. Özellikle Covid-19 döneminin en ünlü ve merak edilen siması Bakan Koca’ydı. Tarihin en büyük sağlık krizlerinden Covid-19 döneminde ve depremlerde ünü giderek arttı. Bu ün ona kişisel sosyal medya hesaplarında 8 milyon takipçi getirdi. Şimdi bakanlık gitti, peki takipçiler ne olacak?
Takipçi değişiminde bakanlık görevinin etkisi
Fahrettin Koca örneğinde bakanlık görevinin sosyal medya hesaplarına yönelik etkisini somutlaştırmak gerekiyor. Bugün itibariyle yaklaşık 8,5 milyon takipçisi bulunan Koca’nın, göreve başladıktan yaklaşık iki ay sonra Twitter’da toplam takipçi sayısı 106 bin 363’dü. Bakanlık koltuğunda geçen sürede Koca’nın takipçilerinin en az 80 kat artış gösterdiği ortada. Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının açıklandığı 11 Mart 2020 tarihi bu noktada önemli. Fahrettin Koca’nın 6 Mart 2020 tarihinde 357 bin 507 olan takipçi sayısı 19 Mart 2020 tarihinde 4 milyon 70 bin 248 kişiye çıktı. Yani yalnızca 13 günde, 3 milyon 712 bin 741 kişi Bakan Koca’yı takip etti. Takipçi sayısında yaşanan bu artışın Koca’nın yürüttüğü bakanlık göreviyle ve Covid-19 koşullarıyla alakalı olmadığı söylenemez. Bakan Koca’nın yeşil panosu halen akıllarda. Takipçi sayısındaki bu artışın kamu görevinden kaynaklandığı açıkken bazı problemler açığa çıkmıyor mu?
Bazı sorun alanları üzerine düşünmek
Kamu hizmeti yerine getiren kurum, kuruluşlar ve onların yöneticileri ile vatandaşların ilişkiye geçme biçimleri dijital dünyada üzerine pek düşünülen bir konu değil. Bugün pek çok kamu kurum ve kuruluşu sosyal medya hesaplarına sahip. Duyurularını, açıklamalarını bu hesaplar aracılığıyla da yapıyor, hatta vatandaşlar ile bu hesaplar aracılığıyla da iletişime geçiyor. Yöneten ve yönetilen arasındaki iletişim bir şirketin platformu üzerinden yürütülüyor. Bu çok daha geniş ve derin bir tartışmanın konusu. Bu nedenle Fahrettin Koca örneği üzerinden düşünmeye devam etmekte fayda var. Kamu hizmetine ilişkin açıklamaların bakan olan kişilerin sosyal medya hesabı üzerinden yayınlanması ne derece doğru? Bu yapılacak bir basın açıklamasının Sağlık Bakanlığı’nda değil de Bakan’ın sahibi olduğu hastanede veya yaşadığı evde yapılmasına benzetilebilir. En güncel örnek Sağlık Bakanlığı’nda yaşanan devir teslim töreni. Tören, Bakanlığın sosyal medya hesabından paylaşılmadı. Bakanlık, Fahrettin Koca’nın kişisel hesabından yapılan paylaşımı yeniden paylaşmayı tercih etti. Bu ve benzeri uygulamalar, kişisel hesapların geçici süreyle bir “makam hesabı” olarak algılanmasına neden oluyor. Peki ya sonra?
Platformlar söz konusu olduğunda takipçi sayılarının kişilere pek çok “yarar” sağlayacağını hatırlamakta fayda var. Burada bir parantez açılmalı. Yaklaşık 200 bin organik takipçiye sahip bir hesabın satış değeri 150-200 bin TL değerinde. Fahrettin Koca’nın hesabını satacağını iddia etmek tabii ki gülünç olur. Ancak takipçi sayısı bir siyasetçinin siyasi etki gücünü arttıracağı gibi bir iş insanının da ekonomik etki gücünü arttırabilir. Sorun bu kişilerin takipçi sayısının fazla oluşu değil. Bakanlık açıklamaları mevcut bakanların kişisel hesabından yapıldıkça artan takipçilerin sıradan bir platform kullanıcı karakterine sahip olduğunu söylemek güç. Aksine bu takipçilerin yurttaş karakterini daha fazla taşıdığını söylemek mümkün. Bu yurttaş karakterli takipçilerin bakanın kişisel hesabını takip etme sebebi ise bakanlık örgütlenmesinin bu hesaplarda görünür olması. Sorun, kişisel bir hesabı çok sayıda insanın bakanlık örgütlenmesini takip eder gibi etmesinde. Burada etik bir problem de kendini gösteriyor. Yaşanan bu durumu, kamu görevini kötüye kullanma olarak değerlendirmek zor olabilir ancak günün sonunda kamu görevinden kişisel bir yarar sağlanmış oluyor. Bu aşamada buna bir çözüm önermek güç. Hatta belki de çözüm önerisinden önce bu durumu ve yaşanan sorunları daha ayrıntılı tartışmak zorundayız. Bu noktada söylenebilir ki, bakanlık duyurusu, açıklaması vb. şeylerin kişisel hesaplar üzerinden yapılmasının önüne geçmek gerekiyor.