Bir grevin gösterdikleri: Sputnik grevinin anlamı ve önemi üzerine notlar
Sınıf mücadelesinde grev, çok önemli ve ayrıksı bir yer tutar. Daha öncesinde yetkili bir sendikanın olmadığı bir işyerinde başlamışsa; çalışanların ilk “sendikal” deneyimiyse grev, çok daha önemli hale gelir. İşyeri de çalışanlar da sendika da deyim yerindeyse, o sürecin acemisidir. Süreçte; kişisel şikayetlerin kolektif bir itiraz düzeyine sıçraması, ardından bir örgütlenme ve üyelik çalışması (ve bu çalışma esnasında görülen baskılar ve alınan riskler), yetki sayısına ulaşılması için yürütülen hassas çaba ve sonrasında yetkinin alınmasıyla birlikte başlayan toplu görüşmeler bulunur. Bunların tümü bütünleşik ve kümülatif bir çalışmayı gerektirir. Tüm bu günler içinde işverenin çeşitli saldırılarına maruz kalan çalışanların kararlılığını görmüş oluruz grev anında.
Sonuçta işveren çalışanların temsilcisi olan sendikanın taleplerini kabul etmemiş ve sendika yasal hakkı olan grev kararını almıştır. Grev kararıyla birlikte bir boyut daha eklenir sürece: işverenin de çalışanların da grevi “göze alması” aşaması gelmiştir. Tüm bu virajlar geçildiğinde bambaşka bir düzlük çıkar çalışanların karşısına. Yol düzdür ama engebesi de çoktur.
İlk günler enformel ve neredeyse bireysel olarak başlayan süreç toplu ve hukuki katmanlarla devam eder. Bireyselliklerden kolektiviteye, soru işaretlerinden hak taleplerine, şikayetlerden inisiyatife, itirazlardan iradeye, kişilerden sendikaya, diyaloglardan hukuk metinlerine evrilen (karmaşık, hareketli ve iç içe) bir birikimi görürüz aslında grevde.
Özetle bir grev alanına baktığımızda örgütlenme sürecinin aşamalarını, taraflarını, taleplerini, aktörlerini birlikte buluruz. Yalnızca o işyerinde başlayan hareketlenme önce o iş kolunun ve ardından sınıf mücadelesinin -küçük de olsa- bir uğrağı haline gelir. Kişilerin, maruz kaldığı koşullara verdiği bireysel tepkilerden sınıf mücadelesinin ortak deneyimine dönüşen bir sıçramalar dizisinin -şimdilik son ve en belirgin- halkasıdır grev.
Gazetecilik alanında örgütlenme ve grev deneyimi birikiyor
Bugün (24 Eylül 2023) itibariyle 39 günü geride bıraktı Sputnik grevi. Şimdiden gazetecilik emek mücadelesi açısından oldukça önemli göstergeleri ve sonuçları oldu.
Basın Yayın ve Gazetecilik iş kolunda 2009’da yaşanan Sabah-ATV grevinin ardından ilk grev 13 yıl sonra, 2022 Ocak ayında BBC İstanbul Bürosu’nda yaşandı. Yaklaşık 15 gün sürdü ve toplu sözleşmeyle sonuçlandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile Agence France-Presse (AFP) Türkiye Bürosu arasında yürütülen toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine de 3 Mayıs (2023) Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde AFP Türkiye Bürosu çalışanları greve başladı. Grevin 9’uncu gününde varılan anlaşma üzerine sözleşme imzalandı. Reuters’de geçen 26 Nisan’da alınan grev kararı 10 Mayıs’ta uygulanacakken 6 Mayıs’ta bu işyerinde de toplu sözleşme imzalandı.
Sputnik grevinin başlamasının ardından TGS, fotoğraf ajansı European Pressphotoagency B.V. Türkiye İrtibat Bürosu (EPA)’nda toplu iş sözleşmesi sürecinde anlaşmaya varılamaması üzerine grev kararını astı.
Öncesinde yıllardır süren sendikal faaliyetler ve mücadeleler, DİSK Basın-İş’in yürüttüğü freelance çalışma alanının örgütlenmesi çabaları, Hürriyet’te yaşanan ve bugünlerde yeni bir hukuki boyut alan örgütlenme deneyimi, TGS’nin yürüttüğü örgütlenme ve toplu sözleşme süreçleri gazetecilik alanında son yıllarda yeni bir hak mücadelesi ivmesinin yükseldiğini gösteriyor. Bu ivmenin niteliğine ilişkin bir tartışmayı daha sonrasına bırakarak Sputnik grevinin ayrıksı karakterine değinmek gerek.
Sputnik grevinin öncesi ve grevin seyri
Sputnik’te temel olarak iki alan var: Radyo ve ajans (haber portalı). İstanbul Büro’da 45, Ankara Büro’da da 11 kişi olmak üzere toplam 56 kişi çalışıyor. Radyo’da “sözleşmeli” programcılar da bulunuyor. Mevzuat açısından “işletme” olan Spuntik’te toplu sözleşme yetkisi alabilmek için çalışanlarının yüzde 40’ından bir fazlasının bir sendikaya üye olması gerekiyor.
Sputnik, Türkiye’de önce “taşeron” olan Vizyon Production bünyesinde faaliyet yürüttü. Rusya Federasyonu’na bağlı yayın organı önce 2020 Ocak ayında İstanbul’da daha sonra 2021’in ikinci yarısında Ankara’da irtibat bürosu açtı. Aradaki dönemde Ankara’daki gazeteciler de İstanbul Büro’ya bağlı çalışıyordu. Çalışanların, özlük hakları ve çalışma koşullarıyla ilgili şikâyet ve talepleri sendikal örgütlenme öncesinde de vardı. Bireysel sözleşme yenileme dönemleri çeşitli diyalogların yaşandığı ve karşılıklı “pazarlık araçları” kullanılan günler olarak yaşanıyordu. Yıllar içinde bu “bireysel” görünen ortak sorunların bir bütünlük içinde çözülmesi ihtiyacı sendikal örgütlenmeyi beraberinde getirdi. TGS bünyesinde örgütlenen Sputnik çalışanları, Şubat ayında yetki sayısına ulaştı ve TGS, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki başvurusunda bulunarak toplu sözleşme yetkisini aldı. Sputnik işvereni, Türkiye’de işverenlerin sendikal örgütlemeyi baltalamak ve toplu sözleşmeyi geciktirmek için neredeyse “matbu” bir işlem haline getirdiği “yetki itirazı” yoluna başvurmadı. Mart ayında başlayan toplu görüşmelerde 10 oturum sonunda anlaşmaya varılamadı, işveren Mayıs sonunda görüşme masasından kalktı ve TGS, 24 Temmuz günü grev ilanını İstanbul ve Ankara Büro’nun kapısına astı. Sputnik işvereni, grev ilanının ardından 7 Ağustos’ta “fotoğraftan tespit ettiği” grev ilanına katılan (20’si İstanbul, 4’ü Ankara Büro çalışanı) 24 kişinin iş akitlerini, “ekonomik gerekçelerle” ve “alacaklarını ödeyerek” tek taraflı olarak feshetti. TGS, 17 Ağustos’ta grevi başlattı. İstanbul’da Süzer Plaza, Ankara’da Koç Kuleleri önü grev alanı haline geldi. TGS, arabulucu görüşmelerinden de sonuç alınamamasının ardından geçtiğimiz günlerde işe iade davalarını açtı. Grev ve Sputnik çalışanlarının hak mücadelesi şimdi bu boyutuyla da sürüyor.
- Çeşitli başvurular yapılıyor
TGS’nin bu süreçte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, RTÜK, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Rus Büyükelçiliği nezdinde çeşitli girişimleri de oldu. Ayrıca Sputnik’teki işten çıkarmalara ilişkin RTÜK’e birçok şikayet başvurusu yapıldı. Söz konusu şikayetlerde Anayasa, ILO Sözleşmeleri, başta 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu, 5953 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerinin ihlal edildiği belirtildi. ANKA’nın konuyla ilgili haberine göre işten çıkarmalar Üst Kurulda, “Sendikal faaliyet nedeniyle açık şekilde bir gözdağı” olarak değerlendiriliyor ve Hukuk müşavirliğinin incelediği şikayet başvurularının, raporlaştırılmasının ardından RTÜK gündemine alınması bekleniyor. Bununla birlikte formel veya enformel olarak yapılan başvuru ve görüşmelerden şimdiye kadar herhangi bir sonuç alınamadığı da biliniyor.
Sendikanın talepleri ve işverenin tutumu
Toplu görüşmelerde talep edilenlerin “azlığı”na rağmen işverenin uzlaşmaz ve hukuk tanımaz tutumu ile Sputnik çalışanlarının halihazırdaki durumu, bu grevi bir kez daha düşünmemizi gerektiriyor. Sputnik’te ortalama ücretler çok düşük ve işveren sendikanın artış önerisine karşı “sıfır zam” öneriyor. Ayrıntısına bu yazıda girmeye çok gerek olmamakla birlikte Sputnik çalışanlarının seyyanen artış, ücret artışı, yemek ve yol ödemesi ve ikramiye kalemlerindeki taleplerinin işverene “maliyeti” aylık 490 bin TL. Toplam 24 çalışanın grev kararının ardından toplu şekilde işten çıkarılmasını “ekonomik gerekçe” ile açıklayan Sputnik’in İstanbul’da kısa süre önce taşındığı plazadaki büronun aylık kirasının ise 600 bin TL’den düşük olmadığı söyleniyor.
Bir başka talep de tüm çalışanların sigortalarının 5953 sayılı (212) Basın İş Kanunu kapsamında yapılması ve böylece başta basın kartı olmak üzere kanunun verdiği haklardan yararlanılabilmesi. Bu da gösteriyor ki pek çok işyerinde olduğu gibi çoğu gazetecinin sigortaları 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında yapılıyor ve hem ekonomik hem mesleki kayıplar Sputnik’te de yaşanıyor.
- İşverenin “hukuka uygunluk” kılıfı hukuksuzluğu örtmüyor
“Ekonomik gerekçe” ile toplu işten çıkarma yapan işveren, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada “Yıllardır devam eden iş etkinliği boyunca iş, vergi veya başka bir alanda tek bir ihlal yoktur” diyor fakat sigorta prim ödemeleri, fazla mesai ödemeleri gibi çalışanların özlük haklarıyla ilgili yükümlülüklerini yerine tam ve zamanında getirmiyor. Toplu işten çıkarmayı ise “Sputnik Türkiye’yi yeniden düzenleme kararı 1,5 aydan daha uzun bir süre önce iş süreçlerinde verimliliği arttırma sebebiyle ekonomik sebeplerle verilmiştir. Türkiye’deki ilgili kurumlar ve Sendika 3 Temmuz 2023’te konuya dair bilgilendirilmiştir. Bu karar, Sendika’nın 24 Temmuz’daki grev ilanının çok daha öncesine tekabül ediyor” diyerek açıklıyor. Toplu görüşmelerin Mart ayında başladığı ve yaklaşık iki ay boyunca sürdüğü düşünülürse, işverenin 3 Temmuz’da yaptığı bilgilendirmenin “ekonomik gerekçelerle” değil greve doğru giden sendikal sürecin baltalanmasını amaçlayarak yapıldığı net olarak anlaşılıyor.
- Grevin durdurulması için dava
Sputnik İstanbul İrtibat Bürosu Müdürü Maksim Durnev ve Sputnik Ankara Büro Temcilcisi Elena Kochetkova 17 Ağustos’ta asılan grev kararını aynı gün sökerek “grevin durdurulması” talebiyle TGS aleyhinde dava açtı. Mahkeme, bütün süreci hukuka uygun olan grevin durdurulması talebini reddetti. Bu yöneticilerin, çeşitli kişi ve kurumlardan kendilerine iletilen görüşme taleplerinin hiçbirine olumlu yanıt vermediği, haklı ve meşru grevi hiçbir uzlaşma adımı atmadan haksız yere uzattığı da biliniyor.
- Hukuksuz şekilde yeni işe alım yapılıyor
Çok daha önemli ve vahim bir başka konu var ki Spuntik işvereninin hukuk tanımaz tutumunun grev sürecinde de sürdüğünü gösteriyor. “Ekonomik gerekçelerle” işten çıkarmaların olduğu bir işyerinde kanunen 6 ay süreyle yeni bir işçi alınamazken 11 Eylül’den bu yana Sputnik’te 18 yeni sigortalı çalışanın kayıtlara girdiği görülüyor. Bu veriler, Sputnik’te işverenin 24 kişiyi işten çıkarmasının sebebinin ekonomik değil sendikal gerekçeler olduğunu gerçeğini sabitliyor.
Özetle, Sputnik işvereninin “toplu işten çıkarma yapacağını” önceden duyurması ve işten çıkarılan çalışanlara tazminatlarını ödemiş olması onun bu süreçte yaptıklarının hukuka aykırı olduğu ve hukuk tanımaz olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
- Grevdeki gazetecilerden Grev TV
İşten çıkarılan Sputnik çalışanları, bir yandan mesleklerini sürdürebilmek bir yandan haklı taleplerini daha geniş bir alana duyurabilmek için grevin 16’nci gününde sosyal medya mecralarından ve Youtube platformu üzerinden Grev TV ismiyle yayına başladı. Grev alanından yayınlar da yapan Grev TV, ülkedeki farklı direniş bölgelerinden, işçi eylemlerinden haberlerin yanı sıra çeşitli konularda haberler, söyleşiler ve programlar yapıyor.
“Deneyimli gazetecilerin” yaşadığı ve yarattığı kavram kargaşası
Sputnik grevini “ayrıksı” kılan bir başka unsur ise ne yazık ki Sputnik çalışanı da olan kimi “deneyimli” isimlerin tutumları oldu. Konuya ilgi gösteren kamuoyunun yakından takip ettiği kimi tartışmalar, zaman zaman Sputnik grevinin ana gündem maddesini oluşturdu. Radyo’da program yapan Ceyda Karan ve Enver Aysever gibi isimlerin sergiledikleri davranışlar, grevin meşruiyetini sorgulatma seviyesine kadar geldi. Örneğin Enver Aysever’in, İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’nın grevin 9’uncu günü olan 25 Ağustos’ta düzenlediği Twitter Sohbet Odası’ndaki ifadeleri tartışmaya oldukça açık. Aysever, TGS’nin AB’den fon aldığını, grevin “Rusya’nın umurunda olmadığını”, işveren temsilcisinin (TGS ile 10 toplu görüşmeye girdiği ve bazı maddelerde mutabakata varıldığı halde) “Sendika AB’den fon aldığı için uzlaşmayacağız” dediğini ifade ediyor. “Zelenski’yle yan yana giden Sendika” diyerek konuyu hiç çekilmemesi gereken ve teknik olarak da çekilemeyecek bir yere götürüyor. İşverenin çerçevesine sıkışmış görülen Aysever’in işverenin haksız yere işten attığı 24 çalışanın ve tüm çalışanların haklarını konu etmek yerine “atılanların vebalini kimin ödeyeceği” gibi geri bir noktaya düşmesi de önemli bir kafa karışıklığı olarak not edilmeli. Ayrıca “Sendika Marksist değil” ifadesinin ne anlama geldiğini tahmin etmek bile zor. Aysever, Sputnik örgütlenmesi sürecinde TGS’ye üye olurken (TGS’den grev sürecinde istifa ettiği belirtiliyor) bütün bunları bilmiyor muydu acaba?
Ayrıca Sputnik Radyo’da program yapmaya devam eden diğer “deneyimli” isimlerin sergiledikleri tutum, Sputnik’te grev kararının ardından işe başlayan bazı kişilerin grevdeki çalışanlara karşı açıktan aldıkları tavır bu yazının doğrudan konusu olmadığı gibi “gerçek gündem”i gölgeleme riski taşıması nedeniyle burada uzatmaya gerek de yok fakat grevin “nelere rağmen” sürdürüldüğünü anlayabilmek açısından bu kadarını olsun, kayda düşmek gerekli. TGS’yi ve işten çıkarılanları “işten atıldılar ama haklarını aldılar” denilerek ne amaçlandığı da belirsiz. İşten çıkardığı çalışanlara kıdem ve ihbar tazminatı gibi haklarını vermek bir işverenin yasal zorunluluğudur. Sputnik çalışanlarının talepleri ve yürütülen hukuksuzluk ortadayken işverenin bu yasal zorunluluğu yerine getirmiş olmasının ne ifade ettiği sorusu yanıt bekliyor.
- Konu TGS değil Sputnik çalışanlarının hakları
TGS, Basın Yayın Gazetecilik iş kolundaki toplam dört sendikadan biri. Diğer üç sendikadan DİSK’e bağlı Basın-İş’in toplu sözleşme imzalama yetkisi yok. TÜRK-İŞ’e bağlı Basın-İş’in geleneksel örgütlenme alanı gazetecilik değil; matbaa ve ambalaj alanlarında faaliyet yürütüyor. TGS ile aynı konfederasyona bağlı olması nedeniyle bu iki sendika yasal olarak mümkün olmasına rağmen diğer sendikanın alanına giren iş yerlerinde çalışma yürütmüyor. İş kolundaki bir diğer sendika ise özellikle TGS’nin AA’daki varlığını ortadan kaldırmak için doğrudan AKP’nin aparatı olarak kurulmuş ve kısa süre içinde iş kolunun en çok üyeye sahip olan sendikası haline gelmiş Medya-İş. HAK-İŞ’e bağlı. Dolayısıyla isterseniz şöyle düşünebilirsiniz: AKP’li işverenin zorlamasıyla Medya-İş’e üye olmayacaksanız zaten TGS dışında bir seçenek de kalmıyor.
TGS’nin çeşitli kaynaklardan fon olarak yürüttüğü çalışmalar herkesin malumu. Yaklaşık 15 yıldır süren çalışmalar bunlar. “Herhangi bir sendikanın/kurumun fon alması” tabii ki tartışılabilir, tartışılmalı ve tartışılıyor da. Bu, TGS için de geçerli fakat “Sputnik grevi” ile “sendikanın fon alması” ilişkisinin hiçbir anlama gelmeyecek ama yine de “şaibe” yaratacak şekillerde kurulması, asıl konuşmamız gereken konu olan hak taleplerine ve greve zarar veriyor. Sputnik’in Rusya Federasyonu’na ait olması, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası AB-ABD-Rusya ilişkilerinin geldiği nokta ve TGS’nin “AB’den fon alması”, zorlama şekillerde ve politik olarak! kurulmaya çalışılarak çalışanların haklı talepleri üzerine gölge düşürülüyor. TGS, kamuoyunda kısmen de olsa gündem olan bu tartışmalara ilişkin bir açıklamayla iddia ve suçlamalara yanıt vererek çalışmaları hakkında ilgili herkesi bilgilendirdi. Bu kadarı Sputnik grevi tartışmasının içinde yeterli. Daha geniş başlıklı bir tartışmayı yürütmek elbette ki gerekli fakat Sputnik grevine ve özellikle de emek mücadelesinin sıcak çatışma anlarına zarar vermeden yapılmalı. İşyerlerinde hak mücadelesi veren çalışanların varlığı ve Sendika’nın işyerlerinde yürütülen mücadeleye verdiği destek, bu tartışmalarla değersizleştirilmemeli.
Grev kırıcılığından “gündem kırıcılığı”na
İş kolu fark etmeksizin her grev “kırıcısı” ile birlikte gelir. Grev ve grev kırıcı, neredeyse aynı anda görülür. İşverenler işin yürümesi, grevin kırılması vb. sebeplerle grev kırıcılara başvurur. İşveren asıl olarak da işçi ile işçiyi karşı karşıya getirir. Sınıf mücadelesi tarihinin tali ama sürekli maddelerinden biridir grev kırıcılık ve grev kırıcıların varlığı. Greve çıkmayan sendika üyeleri, sendikadan istifa edenler, çalışmayı sürdürenler hemen her grevde olur. İşverenin dışarıdan işçi taşıması da neredeyse olağan bir gelişmedir.
Gazetecilik iş kolundaki son örneği ise Reuters’te alınan grev kararının ardından “yurt dışından 10 gazeteci getirileceği” iddiasıydı. Bu kadarından fazla bir tartışma yaratmadı, yaratmaz. Bugünlerde görüldüğü gibi “grev kırıcılar”, tartışmanın göbeğine Sputnik grevinde olduğu kadar oturmamıştı. Sputnik’te grev kırıcılar (en azından bazıları) yalnızca “iş” değil adeta işveren cephesinden “fikir” üretir hale geldi.
Grev kırıcılar çeşitli sebeplerden dolayı (geçim derdi, politik gerekçeler, işveren yanlılığı) çalışıyor olabilir. Bu sebeplerin bazıları “anlaşılır” kabul edilir. Sputnik grevinde de böyle çalışanlar var fakat bazıları hak tartışmasını manipüle edecek hatta gözden düşürecek kadar geniş yer kaplıyor kamuoyu gündeminde. Buna neden olanlar asıl ve daha büyük zararı da grev kırıcılıktan daha çok “gündem kırıcılık” yaparak veriyor. Grev üzerine yürüyen tartışmalar bazen öylesine çarpık bir hal alıyor ki bahse asıl konu edilmesi gereken Sputnik çalışanlarının uğradıkları hak gaspları, katlanılamaz koşullarda yürüttükleri çalışma yaşamı, işverenin neredeyse tüm kanunları çiğneyerek yaptıkları, TGS’nin talepleri ve grev neredeyse hiç konuşulamıyor.
Gazetecilerin grevi
Yazının girişinde bir grevin ne olduğuna ilişkin değerlendirmeler bulunuyordu. Sonunda ise gazetecilik alanındaki bir grevin ne demek olduğuna, kısa da olsa değinmek gerek. Toplumun ifade özgürlüğünün fiili aracı ve basın alanında onun yerine kullanıcısı olan gazetecilerin grevi yalnızca o gazetecilerin özlük haklarıyla ilgili sayısal değerler ve alanda yürüttükleri mücadeleyle değerlendirilemez. Gazetecilerin özlük hakları mücadelesi toplumun ifade özgürlüğü mücadelesidir. Toplumun ifade özgürlüğünün sınırlarının genişlemesi gazetecilerin emek ve meslek haklarının sınırlarının genişlemesiyle aynı kavşakta buluşur. Bu tartışmayı da başka bir yazıya bırakarak bu kadarıyla yetinmek gerek.
Bugün 39’uncu günündeki Sputnik grevi, gazetecilik tartışmasına “emek” mücadelesinin kavramlarını tekrar soktu. Gazetecilik gibi “işçi” karakteri çok bulanık olan bir mesleğin katmanlı çelişkilerini açık etti. Ankara’da Sabah-ATV grevinin ardından grev yaşanan ilk gazetecilik bürosu oldu. Örgütlenme çalışması da grev kararı da grevin sürdürülmesi de uluslararası bir işverene karşı ve o işverenin Anayasa başta olmak üzere ilgili tüm yasaları çiğnediği koşullarda yürütülüyor.
Sputnik çalışanlarını grev alanında ziyaret edenler onların haklılıklarının yanı sıra kararlılıklarını da yakından görmüş oluyor.