Aslında Nedir, Ne Değildir?

“Sansür”den fazlası: Yalnızca Basın Kanunu’nda değil pek çok kanunda değişiklik öneren teklif, sansürden çok daha fazla anlamlara gelmektedir:

Bu teklif:

Yalnızca bir “sansür” değil “yok etme” yasası hazırlığıdır. Sansür, basının var olabildiği koşullarda tartışma konusudur. Bu teklifle özellikle internet basınının ve sosyal medyanın “sözü” değil bizatihi “varlığı” tehdit altına alınmıştır. Teklifin her bir maddesine ilişkin “teknik” tartışma kadar “ruhu” da oldukça önemlidir.

Cumhuriyet tarihindeki basına yönelen en ağır “yasal” saldırıdır.

İstibdat dönemini hatırlatan teklif, Meşruti Monarşi özelliği gösteren 2017 sonrası Anayasasıyla uyumlu olmakla birlikte mevcut anayasal düzenlemenin sınırlarını dahi aşmaktadır. Anayasa’nın 28’inci maddesi “Basın hürdür, sansür edilemez” derken teklif, insan özgürlüğünün de vazgeçilmez parçası olan basın özgürlüğünü yasa üzerinde de yok etmektedir.

Dezenformasyona “karşı” değil dezenformasyon “için” düzenlenmiştir.

Dezenformasyon merkezleri haline gelmiş AKP güdümlü medyayı ve trol ordularını güçlendirecek olan teklif, halkın doğru ve karşılaştırmalı bilgi almasını; bu yolla özgür düşüncenin ve tercihlerin oluşmasını engelleme amacını taşımaktadır.

Bir “tek seslilik” düzenlemesidir.

Bilgisinin kamuoyuna ulaştırılması gereken siyasal aktörlerden yalnızca AKP’ye söz hakkı tanımakta; kamuoyuna bilgi veren basın kurumlarından yalnızca AKP güdümlülere yayın imkânı yaratmaktadır. Siyasal alanda AKP’yi, basın alanında AKP medyasını yalnız bırakma girişimidir. Toplumda “AKP karşıtlığının cezalandırılması” çıtası “AKP’li olmayanların cezalandırılması” seviyesine indirilmiştir.

“Hak” değil “imtiyaz” öngörmektedir.

“Kimse özgürlükle savaşmaz, olsa olsa diğerlerinin özgürlüğüyle savaşır.” Basın özgürlüğünü hak’tan imtiyaz’a çeviren bu düzenlemeyle basının bir bölümü elenirken bir bölümünün zaten sahip olduğu iktidar desteği yasal dayanağa kavuşturulmaktadır.

“Gazetecilik” yerine “propaganda” konmaktadır.

Bu teklif “gazetecilik faaliyeti”ni ortadan kaldırmak ve yayıncılığı AKP propagandası şartına bağlı bir “politik faaliyet” haline getirmek istemektedir. AKP propagandası dışındaki her şey ise “dezenformasyon” olarak değerlendirilecek ve cezalandırılacaktır. Yargı organının AKP’nin hakimiyetinde olduğu düşünüldüğünde cezalandırmaların sınırlarının artacağını tahmin etmek güç olmayacaktır.

Bir “tamamlama” değil “eksiltme” düzenlemesidir.

Yeni mesleki mecra ve olguların yasal eksikliklerinin giderilmesi değil yeni ve AKP için riskli olanları kapsayacak şekilde, AKP’nin keyfi olarak dolduracağı yasal boşluklara dayanak oluşturulmaktadır.

“Tanımlama” değil “muğlaklaştırma” düzenlemesidir.

Bu teklif, “belirlemek” değil zaten var olanı artıracak şekilde “muğlaklaştırmak” amacını taşımaktadır.  Gazetecilik, “toplum değerleri, milli güvenlik, dezenformasyon” vb. muğlak kavram ve tartışmalı terimlerin arkasına sığınılarak yok edilmeye çalışılmaktadır. Kanun, kararname ve yönetmeliklerle halihazırda kural haline getirilmiş bulunan bu muğlaklık, AKP’nin kendi değerlerini basın üzerinden topluma daha da ısrarla dayatacağı anlamına gelmektedir.

“Destekleme” değil “tekelleştirme” düzenlemesidir.

Bu teklif “ekonomik destek” yasası değil “tekelleşme” yasasıdır. Basın alanının yapısını belirleyen unsurlardan biri de sansürdür. Sansürle ilgili düzenlemeler yayın özgürlüğünü ve ticari karı kimin elde edeceğini belirler. Söz konusu teklif kanunlaşırsa, AKP medyası yayın içeriği açısından sınırsız, ticari açıdan rakipsiz olacaktır.

BİK’in kamu kaynaklarını ne şekilde dağıttığı, RTÜK’ün ceza takdirini ne şekilde kullandığı, BTK hangi sonuçlara yol açtığı ortadadır. Sayıları azalmış gazetecilik kurumlarına karşı zaten destekleniyor olan AKP propagandacılarına aktarılacak kamu kaynağı artırılacaktır.

Dezenformasyon değil enformasyon tanımlanmaktadır.

Muğlak olan dezenformasyon kavramının içeriği tanımlamamaktadır ama dolaylı şekilde tarih edilmektedir: Siyasi iktidarın eliyle ve/veya onayıyla üretilmeyen her türlü bilgi “dezenformasyon” olacaktır. Böylece bu tür bilgilerin aksine bilgi üretmek mümkün olmaktan çıkacaktır. Hatta başka konularda da bilgi üretmek oldukça riskli hale geleceğinden, tüm bilgi üretiminin önüne geçilmeye çalışılmaktadır.

Gazetecileri “birbirinin kurdu” haline getirmektedir

Düzenlemeye göre özellikle internet haber sitesinde çalışan haberciler, çalıştıkları yayının “dezenformasyon yayma” iddiasıyla kapatılması durumunda basın kartlarını ve özlük haklarını yitirmektedirler. Bu nedenle gazeteciler yalnızca kendi haberlerine değil bir diğer gazetecinin de haberlerine sansür öneren  kişiler haline getirilmek istenmektedir.